Harf İnkılabı ve Eğitim Sistemimize Olan Katkıları
Harf İnkılabı Nedir?
Harf İnkılabı, 1 Kasım 1928 tarihinde gerçekleşen Türkiye Cumhuriyeti’nin alfabesinin Arapça’dan Türkçe’ye değiştirilmesidir. Bu inkılap ile Arap harfleri esaslı Osmanlı Alfabesinin resmiyeti son buldu ve Latin alfabesini esas alan, şimdi kullandığımız Türk alfabesi yürürlüğe girdi.
Harf İnkılabı, dilimizi Latin dilinin tıpatıp aynısı haline getirmemiştir. Bu harfler Türk seslerini karşılamak için değiştirilmiştir. (Ö,Ç,Ğ,Ü,İ,Ş,I)
Türkler, Arap alfabesini 10. Yüzyılda İslam dinini kabul etmeleri ile birlikte edinmişlerdir. Atatürk’ün yaptığı gibi, bu alfabeyi de kendi Türk sesleri sistemine uygun olacak şekilde değiştirmişlerdir. Ayrıca Harf İnkılabı, Türkiye’nin Batı uygarlıklarına uyum sağlamasını da hızlandırmıştır.
Harf İnkılabı’nın Nedenleri
Harf Devriminin sebeplerinden bir tanesi ise halkın Arap harflerinin Türkçe’ye uygun olmadığı düşüncesine sahip olmalarıdır. Yazı, Türkçe’nin sesli harflerini ifade etmekte yetersiz kalmıştı, bu yüzden Münif Paşa ve Katip Çelebi gibi insanlar Arap alfabesi sistemine karşı çıkmıştır. Ahmet Cevdet Paşa ise Arap harfleriyle gösterilemeyen sesler için yeni bir yazım yolu aranması gerektiğini belirtmiştir.
Eğitim Sistemine Katkıları
Harf İnkılabı, eğitim hakkında Türkiye Cumhuriyeti’ne büyük bir oranda katkıda bulunmuştur. Harf İnkılabı’ndan önce, (1923) okuma yazma oranları %2,5 iken, Harf Devrimi’nden sonra ise okuma yazma oranları (1935) %20,4’e yükselmiştir. (https://tr.wikipedia.org/wiki/Harf_Devrimi#Atat%C3%BCrk_ve_Harf_Reformu)
Harf İnkılabı, dilde sadeleştirme ve Türkçeleştirme akımına hız verebilmiştir. Devrimin gelmesi ile halk, kolay okuyup yazma ile derin bir soluk alırken okullarda ise okuma alışkanlıklarını arttırmış ve yaygınlaştırmasına ise zemin hazırlamıştır. Bu zemin, Türk kültürü ve adetlerinin gelecek nesillere aktarılmasını sağlamış ve aynı zamanda kolaylaştırmıştır.
Harf İnkılabı, gelecek nesillere Atatürk tarafından verilen bir hediyedir. Bu döneme kadar yazabildiğimiz tüm eserler bu devrim sayesinde hayatta kalmıştır. Şu an okuduğunuzda aklınıza gelen kelimelerin hepsi bu devrim sayesinde aklınızda. Eğer bu devrim olmasaydı, halkın düşünceleri hala aynı kalırdı ve itiraz etmeye devam ederlerdi. Okullarda ise yine zorlanırdık, bu teknoloji seviyesine gelsek bile yine aynı zorluklar yaşanırdı… İşte bu yüzden alfabemize, hem de dilimize önem vermeli ve korumalıyız.
Türk Dilinin Tarihi
İlk Türk Dili, Göktürkler tarafından 6-10. yüzyılda kullanılmaya başlanmıştır. Göktürk yazısını taşıyan en eski taş, Rusya’nın Kızıl şehrinde bulunmaktadır. Eski Uygur Türkçesi ise 9.-14. yüzyıl aralığında kullanılmaya başlanmıştır, Uygur Türkçesi’nde Orhun Alfabelerinden alınan harfler de kullanılmıştır. Eski Türk dili, genellikle 6. yüzyıldan 20.yüzyıla kadar kullanılmıştır. 20. Yüzyıldan itibaren Türkçe, Türklerin dünyaya yayılması yüzünden batı ve doğu Türkçe olarak ayrılmıştır. Batı Türkçesinde Türkiye Türkçesi, Azerbaycan Türkçesi, Gagavuz Türkçesi ve Türkmen Türkçesi bulumakta. Kuzey-Doğu Türkçesinde ise Özbek Türkçesi, Tatar Türkçesi, Kazak Türkçesi, Kırgız Türkçesi bulunmaktadır.
Vatandaşlar, yeni Türk harflerini çabuk öğreniniz… Bütün millete, köylüye, çobana, hamala, sandalcıya öğretiniz. Bunu bir yurtseverlik ve milliyetçilik görevi biliniz. Bu vazifeyi yaparken düşününüz ki, bir milletin, bir topluluğun yüzde onu, yüzde yirmisi okuma yazma bilir, yüzde sekseni, doksanı bilmezse bu ayıptır. Bundan insan olanların utanması lazımdır. Bu millet utanmak için yaratılmış bir millet değildir. İftihar etmek için yaratılmış, tarihini iftiharlarla doldurmuş bir millettir. Fakat milletin yüzde sekseni okuma yazma bilmiyorsa, bu hata bizim değildir. Türk’ün seciyesini anlamayarak kafasını birtakım zincirle saranlarındır.
Mustafa Kemal Atatürk
9 Ağustos 1938