Her zamanki gibi yine sıradan bir gündü, sıkılacaktım. Sonra telefonun çalmasıyla yataktan fırladım. Arkadaşım Can arıyordu. Selin’e doğum günü hediyesi olarak ne alacağımı soruyordu. Can telefonun ardından soluk almaksızın konuşurken ben donakalmıştım çünkü Selin’in doğum günü olduğunu unutmuştum. Çaktırmamak için “Sürpriz! Doğum gününde görürsün.” dedim.
Telefonu kapattığım gibi odaya fırladım. Hemen kendimi ev modundan gün yüzüne çıkabilecek hale getirdim. Sanki yarıştaymışım gibi koştura koştura oyuncakçı aramaya başladım. Sonunda çok güzel bir oyuncakçı buldum. Hemen içeri daldım. Tam iki saat boyunca oyuncak aradım. Hiç Selin’e layık bir oyuncak yoktu. Sonra yeni gelen oyuncaklardan biri gözüme takıldı. Harika bir oyuncak olduğunu anlayınca hızlıca ödemeyi yaptım. Dışarıya çıktığımda kapıda öylece duran bir çocuk ile göz göze geldik. “Ne yapıyorsun burada?”diye sordum. O da “Benim ne param ne evim ne de oyuncağım var.” diyerek yanıt verdi. Bu cevap karşısında çok etkilenmiştim. Sonra kapıdan elinde onlarca oyuncakla bir çocuk ve babası çıktı. Çocuk, oyuncakçı dükkanının camekanında hayal kuran çocuğu görünce gülmeye başladı. “Neden gülüyorsun? Çok ayıp!” dedim. Ama çocuk gülmeye devam etti. Sonunda durdu. “Ayy, pis pasaklı çocuk, ne oldu paran mı yok, bak ben birçok oyuncak aldım.” dedi. Hayal kuran çocuk ağlamaya başladı. O üzülmesin diye ona kendi oyuncağımı vermeyi teklif ettim. Reddetti. Oldukça şaşırmış vaziyette ona baktım. Bana dedi ki: “Bir insanın hayal gücü varsa ne paraya ne oyuncağa ne de başka bir şeye ihtiyaç duymaz.”
Hayal kuran çocuk evet zengin değildi ama hayal gücü oldukça zengindi. Gülen çocuk şaşkın vaziyette bakıyordu. Hatasını anlamış olacak ki hayal kuran çocuktan özür diledi. “Seni bir şartla affedebilirim.” dedi hayal kuran çocuk. “Kendine bir iyilik yap, bir kere olsun hayal kurmayı dene ve benim gibi olan çocukları anlamaya çalış.” dedi. Çocuk burun kıvırdı. Ama bunu deneyeceğini söyleyerek üç gün sonra aynı oyuncakçının önünde buluşmak üzere babasının elinden tutup evinin yolunu tuttu. Şaşırmıştım. Aldığım hediyeyi kucakladığım gibi evime geri döndüm. Merak etmiştim üç gün sonra iki çocuk buluştuklarında neler olacağını. Üç günün sonunda Selin’e aldığım hediyeyi kaptığım gibi ben de oyuncakçının önüne gittim. Konuşuyordu çocuk… İlk zamanlar hayal kuramadığını, çok zorlandığını çünkü daha önce hiç hayal kurmadığını, her istediğinin önüne geldiğini söylüyordu. Ama haftanın sonunda hayal kurmayı başarabilmişti. Hayal kuran çocuğa kurduğu hayallerden bahsetti. Çok yakın arkadaş olmuşlardı. Onları öyle görünce mutlu olmuştum.
Aldığım hediyeyi bir kenara bıraktım ve Selin’in doğum gününe gittim. “Sana hediye almadım, sana vereceğim en büyük hediye birlikteyken kuracağımız hayallerdir.”dedim ve Selin’e kocaman sarıldım. O da çok mutlu oldu. Her gün oyuncakçının önünden geçiyorum. Çok yakın arkadaş olmuş bu iki çocuğu izliyorum. Her gün oyuncakçının önünde buluşuyorlar, oyuncaklara bakmadan oyuncakçının yanındaki koruluğa gidiyorlar, ağaçların ihtişamlı gölgesinde gökyüzüne bakarak hayal kuruyorlardı.
KARYA ÖZBOYACI
ODTÜ GV İZMİR OKULLARI
5/B SINIFI ÖĞRENCİSİ