Marketten bir uçurtma aldım. Eve gidip uçuracaktım. Eve giderken bir anda rüzgâr esmeye başladı ve aldı götürdü uçurtmamı! Çok üzülmüştüm. Uçurtmam rüzgârla birlikte uçtu bulutlara… Ben giden uçurtmamın ardından nemli gözlerle bakakalmıştım ama nereden bilebilirdim ki uçurtmamın güzel bir maceraya doğru yola çıktığını.
Rüzgârın bir anlık hırçınlığıyla kendini gökyüzünde ve sahibinden uzakta bulan şaşkın uçurtma çok heyecanlanmıştı ve biraz da korkuyordu. Bulutlara varınca yavaşladı, yavaşladı ve en sonunda durdu. Etrafına bakındı, sadece bulutlar vardı. Sonra ona doğru gelen bir bulut gördü, gitti yanına ve “Burası neresi?” diye sordu. Bulut “Hoş geldin, burası Bulut Kraliyeti” dedi. Uçurtma çok şaşırdı ve “Nee! Ben… Ben buraya ait değilim.” dedi. Bulut “Evet, değilsin ama korkma, gel etrafı gezdireyim sana, zamanla alışırsın.” dedi. Uçurtma içinden “Yapacak bir şey yok” dedi ve bulutla beraber gitti. Gezip gördüğü yerleri aklına yazdı, gezi bitince hepsine tekrar gidecekti ama önceliğini lunaparka verdi. Bulut “İşte, bu kadar!” der demez, uçurtma rüzgâr gibi lunaparka uçtu.
Lunaparkta ilk başta hız trenine binecekti. Tren çok hızlı ve korkutucuydu ama çok eğlenceliydi. Dönme dolaba doğru hızla uçtu. İlk bindiğinde hemen inmek istedi ama sonra alıştı ve hiç korkmadı. Sıradaki durak Bulut Park’tı. Park çok genişti ve her yer buluttan yapıldığı için o kadar yumuşaktı ki…Buluttan yapılmış kaydıraktan kaydı, bulut salıncağına bindi, hatta bir bulutla yarış bile yaptı. Biraz ileride bir saray gördü, bu saray buluttan yapılmış bir zıplama alanıydı. Uçurtma o kadar çok zıpladı ki en sonunda ters takla bile attı! Ters takla atınca çok korktu ve durdu. Tam başka yerlere doğru gidecekken karşısına başka bir minicik bulut çıktı. Minik bulut, uçurtmaya “Ben kayboldum, bana yardım eder misin?” dedi. Uçurtma etrafına bakındı, her yer buluttandı. Hiçbir yeri tanıyamadı. “Üzgünüm, galiba ben de kayboldum!” dedi.
Minik bulut ve uçurtma bir an korkuya kapıldılar ama sonra uçurtma “Benim bir fikrim var, biraz dolaşalım ve nerede olduğumuzu bize söyleyecek bir bulut bulalım.” dedi. Minik bulut bunu onayladı. Böylece gezmeye başladılar. Biraz zaman geçtikten sonra yardım isteyebilecekleri bir bulut ile karşılaştılar. Uçurtma, “Şey, affedersiniz! Minik bulut arkadaşım ve ben yolumuzu kaybettik de acaba bize buradaki köyün yolunu gösterebilir misiniz?” diye sordu. Bulut “Tabii ki gösteririm, beni takip edin!” dedi. Minik bulut ve uçurtma çok sevindiler, yeni tanıştıkları bulutu izlemeye koyuldular. Gittiler, gittiler ve en sonunda köye ulaştılar. Uçurtmanın biraz da olsa içi rahatlamıştı ama yine de halletmesi gereken bir sorun daha vardı. Artık evine, sahibinin yanına dönmek istiyordu. Karşılaştığı bu cana yakın ve bilge bulut belki de bu sorunumu da çözebilir diye düşünüp bilge buluta kendi dünyasının yolunu sormaya karar verdi. Biraz çekinse de kısığa yakın bir sesle “Yolu gösterdiğiniz için çok teşekkür ederim ama son bir konuda daha yardımınızı isteyebilir miyim?” dedi. Bilge bulut tam evine dönmek üzere hareket edecekti ki duyduğu bu tatlı sesle tekrar köye doğru döndü yüzünü. Uçurtma, “Siz çok bilge bir buluta benziyorsunuz. Benim size sormam gereken bir soru daha var. Acaba ben buradan kendi dünyama nasıl dönebilirim? Dünyanızı çok sevdim ama artık kendi dünyama dönmeliyim.” dedi. Bilge Bulut yüzündeki kocaman gülümsemeyle, “Evine dönmek için kendini rüzgâra bırakıp aşağı doğru inmelisin.” dedi. Uçurtma kendini aşağı bırakmaya korksa da kendisine söyleneni yaptı. Rüzgârla birlikte yavaş yavaş bir yaprak gibi aşağı doğru süzüldü.
Marketin köşesindeki ağacın altında oturmuş bekliyordum ki o hırçın rüzgâr yine kulağıma fısıldamaya başladı. Sonra birden fısıltısı uzaktan gelen bir uğultuya döndü. Derken havaya uçuşan yaprakların çığlıkları arasında bir karaltı belirdi. Evet, işte oradaydı benim güzel uçurtmam. Kuyruğuna taktığı yapraktan tokalarla benim ellerime geri dönüyordu. Yüzünden belliydi, çok eğlendiği ve şu an evinde olduğu için çok mutlu olduğu. Ben de bir anda uçurtmamın ipini parmaklarımın arasında hissedince çok mutlu oldum. Uçurtmamın ipini sıkı sıkı tutarak evin yolunu tuttum. Uçurtmamla ilk günümüzde benim kurduğum hayaller, uçurtmamın yaşadığı maceralar ikimizi de yeterince yormuştu. Şimdi bir güzel dinlenmeli, yarınki hayalden maceralarımıza devam etmek için enerji toplamalıydık.
HUZUR MU HUZURSUZLUK MU? Şehirler kalabalıktır. Aslında şehir demek beraber yaşamak ve paylaşmak demektir. Aynı karıncalar gibi. Koşuşturmaların ortasında...
Kış, harikalar diyarının mevsim halidir. Vivaldi’nin “Dört Mevsim” senfonisine bakarsak anlayabiliriz. Minik bir görev bile kocaman bir maceraya dönüşebilir....