Kış, harikalar diyarının mevsim halidir. Vivaldi’nin “Dört Mevsim” senfonisine bakarsak anlayabiliriz. Minik bir görev bile kocaman bir maceraya dönüşebilir. Gözlerinizi kapatın ve hayal edin. Kırk yaşındasınız. Artık biraz yaşlandınız ama hâlâ enerjiniz içinizde. Kış mevsimindesiniz. Her şey çok güzel. Arabayla gitmek yerine spor olsun diye yürüyüşe çıkıyorsunuz ve her şey o anda başlıyor. Yolda yalnız bir insansınız ve artık geç olmuş. Botlarınızı kara basınca bir rahatlama hissi geliyor her insanda olduğu gibi. Yanınızdaki ağacın son yaprağı düşüyor. Yaklaşık beş dakika sonra kafanızda minik yaratıklar hissediyorsunuz. Kapüşonunuz yok o yüzden yağmur damlacıkları dans eden minik periler gibi kafanızın üstüne düşüyorlar. Kahkahalar ve gülüşmeler duyuyorsunuz. Yan binaya bakınca bir aile, hepsinin ellerinde kahve ve herkes komedi filmine gitmiş gibi eğleniyor. Mutlu oluyorsunuz ve aniden kar bastırıyor, sırılsıklamsınız. Arkanıza bakınca sokak köpeklerini görüyorsunuz. Senfoni gibi siz de hızlanıyorsunuz. O kadar soğuk ki gözleriniz yaşarıyor ve gözyaşlarınız buza dönüşüyor. Karın etkisi yerleri de sarıyor, zemin kayganlaşıyor. En sonunda yere düşüyorsunuz, senfoninin yavaşlaması gibi düşüşünüz de naif oluyor. Senfoni yavaşlıyor, yavaşlıyor ve en sonunda yaşlı bir kaplumbağa gibi sabahın ilk ışıkları yanmaya başlıyor. Güneş karları eritirken eve varıyorsunuz.
Melek Umay KELEŞ 6E