ANAHTAR SOKAK
Savaşın harabe ettiği şehrin sokaklarında duyulan tek şey uğultuydu. Savaş mevsimlerin izleklerini silmiş, titreme dahi korkudandır dedirten bir atmosfer yaratmıştı şehirde. Toz bulutları arasında kaybolan sokaklar, bir zamanlar çocuk kahkahalarıyla çınlarken şimdi sessizliğe gömülmüştü. İşte bu harabelerin ortasında, ayakları çıplak, yüreği yaralı bir çocuk yürüyordu: Fatma. Savaş ondan her şeyi almıştı: annesini, babasını, evini… Şimdi bir yabancının evinde besleme olarak yaşıyordu. Evde ihtiyaçları görülse de yine mutsuzdu Fatma, yine halsiz, yine karamsar, her şeyden çok ve en çok yine ümitsiz…
Evdeki küçük kız Meryem, Fatma’nın gözlerindeki hüznü ilk günden fark etmişti. Onun yalnızlığını, sessiz çığlıklarını duyar gibi oluyordu. Evde arkadaşı, sırdaşı olmuştu. Sessiz bakışları çok şey anlatıyordu Meryem’e. Meryem Fatma ile değil de Fatma’nın bakışları ile sohbet ediyordu. Belki de bundan bu sohbetin bir emsali yoktu Meryem için. Bir akşam, annesiyle babasının fısıltılarını duydu: “Savaşın harlandığı bu süreçte bir subay kaç maaş alır da evde el kızına bakıcılık yapar? Artık onu besleyemeyiz, sokağa bırakmalıyız.” Meryem’in yüreği sıkıştı. Hızlı adımlarla Fatma’nın yanına vardı, uyuyordu. Ona sarıldı, yüzüne baktı. Uyusa da sohbet ettiği mizaca sahip yüzüne bakıp “Ben seni bırakmam.” dedi.
Ertesi sabah, iki küçük kız, ellerinde birkaç parça ekmek ve suyla yola koyuldular. Harabelerin arasından geçerken, her yıkıntı Fatma’ya kaybettiklerini hatırlatıyordu. Meryem, onun elini sıkıca tuttu, “Korkma, birlikteyiz,” diye fısıldadı. Sonunda, şehrin kenarında terk edilmiş bir eve sığındılar. Duvarları yarı yıkılmış, çatısı delik deşikti ama onlar için bir sığınaktı.
Fatma, yorgunluktan bitkin bir şekilde duvara yaslandı. Gözleri doldu. Yaşları yanaklarından süzülürken başını dayadığı kerpiç duvardan küçük bir parça düştü. Toz bulutunun arasından bir şey parladı, bir fotoğraf. Titrek elleriyle onu tuttuğunda nefesi kesildi. Fotoğraf karesindeki kişiler ailesiydi. Fatma’nın hüzün dolu yüzü birden yerini gülümsemeye bıraktı. Mizacı ilk kez ümidi fısıldıyordu. Belki de bu mizaç ümidine kavuşmak için bir kıvılcım bekliyordu ve bu kare bu kıvılcım oldu. Ailesi onun için sevgi demekti, sevgi ile bağlanan yürekler umut demekti. Umudu ve sevgiyi dinç tutan duyguya dair ne varsa körelten şey de savaş demekti. Savaş, barışı yok eden, umudu, ümidi, hayel kurmayı, hedef belirlemeyi, hayata dair güzel olan her şeyi yok eden savaş… Fatma bu kare ile hatırladı gülmeyi. Evlerinin önünde çekilmiş bu fotoğraf, ona ait olan tek şeydi.
Meryem, Fatma’nın gözyaşlarını silmek için uzandı ama o dalıp gitmişti. O an, dışarıdan gelen ayak sesleriyle irkildiler. Düşman birlikleri, Meryem’in subay olan babasının peşine düşmüş ve bir asker pencereden fark ettiği Meryem’in daha önce subayın yanında gördüğü kızı olduğunu anımsamıştı. Fatma, Meryem’i hızla bir köşeye itti, “Saklan!” diye seslendi. Kapı kırıldığında, Fatma tek başına karşılarında durdu. Sert bakışlı adamlar sorular soruyor ama o cevap vermiyordu. Sonunda, bir itişme… ve Fatma yere yığıldı.
Meryem’in çığlıkları arasında, Fatma’nın gözleri yeniden o fotoğrafa kaydı. Dudaklarında bir tebessüm belirdi. “Artık evimdeyim,” diye düşündü. Son nefesini verirken, Meryem’in ağlayışlarını duyuyordu. Meryem ilk kez Fatma’nın mizacı ile değil, bizzat Fatma ile konuşuyordu. İma ile değil, doğrudan “Sevgi ve barış” dedi Fatma. Bunlar Fatma’nın son sözleri oldu. Meryem aylarca bu iki kelimeyi düşündü. Anladı ki barışın olduğu yerde sevgi, sevginin olduğu yerde umut yeşerir. Umudun olduğu yerde hedef, hedefin olduğu yerde hayal yeşerir. Barış ile sokaklar yeşerir. Sokaklar ile yeni ilhamlar yeşerir. Anahtardı Barış ve Sevgi. Var olmanın anahtarı, insansal yaşamanın anahtarı, insan olabilmenin anahtarı… Yıllar geçti. Savaş bitti, düşman birlikleri şehirden püskürtüldü, Meryem’in babası savaşın sonunda nişan madalyasına layık görüldü. Bu madalyayı Fatma’nın hikayesine armağan etti ki Fatma’nın hikayesi şehir şehir dilden dile dolaştı. Yeniden inşa edilen şehirde, Fatma’nın öldüğü sokağa Anahtar Sokak adı verildi. Sevgiye ve barışa dair her şey bu sokakta canlandı, hatırlandı. Meryem, elinde bir kilit ve fotoğrafla sokağın başına geçti, Fatma’nın son sözündeki sükuneti yüreğinin en derinlerinde hissederken aniden buhranı, savaşı, acıları ile sohbet ettiği Fatma’nın mizacı geldi gözünün önüne. Bir an dehşete kapılsa da kilide baktı, “Sevgi ve Barış” diyerek anahtarı çevirdi.
Tags: Edebiyat mersin