Kültürel miras aynı toplumdaki insanların ortak geçmişlerini anlatan, tarihi birikimlerini ortaya koyan, soyut ve somut olmak üzere sadece üzerinde bulunduğu toplum ve gelecek kuşaklar için değil tüm insanlık için anlam ifade eden zenginliktir. Kuşçuoğlu, G. Ö. & Taş, M. (2017) Kültürel miras toplumların kültürel aktarımı için önemli bir unsurdur. Kültürümüz, ülkemizin ve tarihi geçmişimizin değerlerini yansıtmaktadır. Türk çocuklarının kültürel geçmişlerini bilmesi ve değerlerimizin nesilden nesille aktarılması oldukça önemlidir.

Kültür, insan ve çevresiyle ilgili her şeyi kapsamına alır. İnsanların tüm üretken etkinlikleri ve bu etkinlikler sırasında ortaya çıkan değer yargıları kültürün birer parçasıdır. (Aydınlı,2003)[1] Bir kültür öğesinin tek başına zamanına ait tüm değerleri aktarması nadir görülen bir durumdur. Türk kültürü açısından oldukça önemli olan ve kökleri çok eskilere uzanan Karagöz Gölge oyunu ile Türk kültürünün değerleri oldukça uzun bir süre aktarılmıştır. Karagöz gölge oyununu izleyen bir birey, o dönemin kıyafetleri, adetleri, karakterleri, yemekleri, geçmişteki güncel olaylar ve kültürel motifler ile ilgili birçok bilgiyi öğrenebilir.

[1] https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/301099

 

Kültür, insan ve çevresiyle ilgili her şeyi kapsamına alır. İnsanların tüm üretken etkinlikleri ve bu etkinlikler sırasında ortaya çıkan değer yargıları kültürün birer parçasıdır. Kültür, insan topluluklarının tarihsel geçmişi, gelişme özellikleri, üretim biçimleri ve toplumsal ilişkileri ile ilgilidir. (Aydınlı,2003)[1]

Aynı zamanda kültür, bir toplumu veya medeniyeti oluşturan bireyleri bir arada tutan, gelenekleri ve diğer düşünce, yaşam biçimleri, sanat anlayışlarının bir bütünü olarak görülür. Kültür aynı zamanda bir toplumun kendine has olan (giyim, kuşam, halk oyunu, sahne sanatları ya da sanatı vb.) barındıran, bir değerin o topluma ait olduğunu bildiğiniz donelerdir. Bir nevi toplumların ortak özellikleri yansıtan öğelerdir. Kültür toplumları çok iyi bir şekilde tanımlar. Kültür aynı zamanda coğrafi bölgelerin özelliklerini de yansıtır. Bir coğrafi bölgenin yemeklerinde kullanılan malzemelerden o bölgede hangi ürünlerin yetiştiğini anlarız.

 

Yine yapılan literatür çalışmalarında kültürün; bir milleti oluşturan bireyler tarafından kendinden sonraki nesillere aktarılan değerler olarak günümüze kadar uzanıp, çoğunlukla hiç değişmeyen öğeler olarak tanımlandığı da sıklıkla görülmüştür. Bir toplumu oluşturan kültürel öğeler giyim ve kuşamları, halk oyunları, yemekler, düğünler, özgün eğlenceler vb. olarak tanımlanabilir.

Bir toplumun kültürünü oluşturan öğeler başka coğrafyalarda da görülebilir. Kültür insanların etkileşimi sonucu da aktarılır, yapılan literatür araştırmasında bunun genellikle “kültürlenme” olarak tanımlandığı görülmüştür. Bir kültürü oluşturan öğeler sıklıkla coğrafi komşular ve yakın bölgelerde veya da başka ülkelerde de bulunmaktadır.

Örneğin, bizim kültürümüzde de olduğu gibi Uzakdoğu ülkelerinin yemek kültüründe de, çay önemli bir kültürel öğedir. Yine birçok milletin düğünlerinde benzer öğelere ve adetlere (kız isteme, nişan vb.) rastlanabilir. Yine, yemek kültürümüze ait bazı özelliklere (hamur işleri vb.) başka kültürlerde de rastlanabilir. Farklı milletlerde olan bazı kültürel yaşam tarzları da (evde de terlik giyilmesi gibi) ortaktır.

Milletlerin kültürünü oluşturan bazı öğeler ise sadece o millete aittir ve başka milletlerde rastlanmaz. Bunun en büyük örneği Karagöz gölge oyunudur.

Türk gölge tiyatrosu olarak tanınan Karagöz’ün kökleri oldukça eskilere uzanmaktadır. Kimi araştırmacılara göre Karagöz Orta Asya’dan itibaren oynatılmaktadır. Uzun bir süre sözlü gelenekte yaşatılan ve devam ettirilen Karagöz’ün tarihçesine dair teorilerden çok bu gölge oyununun insanlar üzerindeki yeri ve önemi günümüzde tartışılmaya başlanmıştır. (DEMİR & ÖZDEMİR, 2013)[2]

 

AKDOĞAN (2019), “Karagöz Metinlerinin Halk Bilimi Açısından İncelenmesi” makalesinde Karagöz gölge oyununun kökenlerine dair aşağıdaki bilgilere yer vermiştir;

Karagöz oyunlarının Sultan Orhan (1324-1362) döneminde başladığını Muhittin      Sevilen, bir perde gazelindeki şu beyte dayandırmaktadır;

“Hazret-i Sultân Orhan Rahmetullahdan berû
Yâdigâr-ı Şeyh Küşter’den becâdır perdemiz” (
Muhittin Sevilen, Karagöz, İstanbul, Milli Eğitim Basımevi, 1969, s.16)

 

1350’de Şair Mesud bin Ahmed’in Süheyl ü Nevbahâr mesnevisinde şöyle bir
beyit   geçmektedir:

              “Kişi kim hayal-bâz oyunun bilür
Çadır tutuban gice oynar olur” (
Kudret, a.g.e., C.I, s.12.)

Miras kavramının tanımlanmasında ilk anlam, bir kişiye ölen bir yakını tarafından bırakılmış olan mal veya servettir. Bir diğer tanımlama ise, kuşaktan kuşağa aktarımı sağlanacak şekilde bırakılan bir şey olarak kullanılmaktadır (ÖZBAŞ, 2012). [3]

Kültürel miras ise bir toplu oluşturan ortak yaşam biçimleri ve diğer geleneklerin insanlığın ilerleme sürecinde bir sonraki nesillere aktarılarak, insanın sosyal bir varlık olmasını sağlayan bir tür beceri aktarımı olarak görülebilir.

Bir kültür öğesinin tek başına zamanına ait tüm değerleri aktarması nadir görülen bir durumdur. Karagöz gölge oyunu bulunduğu dönemi çok iyi yansıttığı içinde çok sevilen bir oyun haline gelmiştir. Karagöz gölge oyununu izleyen bir birey, o dönemin kıyafetleri, adetleri, karakterleri, yemekleri ve güncel olayları ile ilgili birçok bilgiyi öğrenebilir.

Karagöz metinleri sosyal bir konuyu ele alarak, bunu göstermeci ve imgesel bir tarzda yansıtır. Bu yüzden hem tarihsel süreç içerisinde yüklendiği görev hem de taşıdığı değer oldukça önemlidir. Kültürün maddi ve manevi olarak iki boyutu vardır. Maddi boyutu giyim-kuşam, yemek, eşya vb iken, manevi kültür unsurları ise algılarımız, inançlarımız, değerlerimizdir. Karagöz’de bunların hepsini görme imkânına sahip olmamız da Karagöz’ün değerini ortaya çıkarmaktadır. (Aytaş, 2006) Buradan hareketle Karagöz gölge oyununun bir bilgiyi, mesajı, kazanımı aktarmada oldukça iyi bir yol olduğu söylenebilir.

Sakaoğlu ve Kudret’e göre; Gezgin Evliya Çelebi, ünlü “Seyahatnâme”sinde Karagöz ile Hacivat’ı İstanbul ve Bursa merkezli tarihî şahsiyetler olarak göstermiştir. Çelebi’ye göre Karagöz ile Hacivat, Anadolu Selçukluları zamanında yaşamış, bunların birbirleriyle tartışma ve çatışmaları “hayâl-i zıll”e konup oynatılmıştır. Evliya Çelebi’ye göre Hacı Ayvad (Hacivat), Bursalı Hacı İvaz’dır. Hacı İvaz, Selçuklular zamanında Yorkça/Yörükçe/Börkçe Halil adıyla adlanmış, Hz. Peygamber’e sadık birisidir ve yetmiş yedi yıl boyunca Mekke’den Medine’ye gidip gelmiştir. Karagöz ise, İstanbul Tekfuru Kostantin’in seyisidir. Kendisi, Çelebi’nin ifadesiyle, “bir mîr-i sâhib-i kelâm-ı cihân kıbtî”dir. Adına Şofyozlu Karagöz Bali Çelebi denilen bu adamı Tekfur yılda bir kez Alâeddin-i Selçukî’ye gönderirdi. Yukarıda da ifade edildiği üzere, Hacivat ile Karagöz’ün birbirleriyle olan tartışma ve çatışmaları, “hayâl-i zıll”e konup oynatılmıştır. (Sakaoğlu,2003 ve Kudret,2004’ten akt; AÇA & AÇA,2009)[4]

Günümüzde (popüler kültürde) bu her kitleye hitap eden oyun, sadece çocuk oyunu olarak yansıtılmaktadır. Oysa Karagöz gölge oyunu her yaştan bireye hitap eden kültürel bir oyundur.

[1] https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/301099

[2] https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/302422

[3] https://www.idildergisi.com/makale/pdf/1579026616.pdf

[4]https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/156961

0 Yorum

Bir Cevap Bırakın

©2024 Öğrenci Teknoloji Takımı 2022 Emeği GeçenlerODTÜ GVO - BLOG

CONTACT US

We're not around right now. But you can send us an email and we'll get back to you, asap.

Gönderiliyor

Kullanıcı Bilgileriniz İle Oturum Açın

veya    

Bilgilerinizi Unuttunuzmu?

Create Account